Alanya Gezilecek Yerler, Alanya Plajları, Antik Kentler

Sayfa İçerikleri
Antik çağdan günümüze gelen, korsanlara, farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış Alanya yarımadasının zamanla güzelliğine güzellik katarak geldiği; günümüze bırakmış olduğu, gezilecek tarihi yapıları, antik kentleri, doğal güzellikleri ve maviliğiyle, kumsalıyla kusursuz plajlarından; kısacası kültür gezisi yaparken geçmişin atmosferini soluyabileceğiniz, doğaya ve maviliğe doyabileceğiniz rotalardan bahsetmek istiyoruz.
Hemen merkezinde sizi Alanya’da karşılayan, Alanya’nın sembolü haline gelmiş, içinde dolu dolu geçmiş bulunduran bir yapı.
Alanya’da Gezilecek Yerler
Alanya Kalesi
Helenistik döneme kadar dayanan bir geçmişiyle 13.yy Selçuklu eseridir. I. Sultan Keykubad 1221’ de yeniden inşa ettirdiği kale, denizden 250 metre kadar yükselen yarımada üzerinde bulunur ve surları uzunluğu 6.5 metre civarındadır.
Son zamanlarda Türk bilim insanları kale üzerinde fazlasıyla kazı çalışması yapmış ve malzemelerin Antik çağdan devşirme malzemeden yararlanıldığını söylemiştir.
O dönemlerde yine Akdeniz’in ilk tersanesi olan Alanya tersanesi de yapının atmosferine güzellik katmıştır.
Kalenin girişinde bulunun yazıtta Sultan’ın arması olup, yazıt rozetlerle süslüdür.
Beş tonozlu bölmeden oluşan kale; 40 metre derinliğinde, 57 metre uzunluğundadır.

Alanya Gezi Rehberi : Kızılkule
Alanya Kalesi’nin kuzeyinde yer alan yapı, Alanya Kulesi ile bütünlük sağlamaktadır.
Korsanlardan kalan kale kalıntılarının üzerine yine Alaeddin Keykubad tarafından inşa edilmiştir. Kulenin içinde üç adet yazıt bulunuyor.
Biri Halepli yapı üstadı Ebu Ali Reha el Kattani tarafından yazılmış olup, diğer iki yazıtın ise Sultan Keykubad’a övgüler yağdırmak için yazıldığı söyleniyor.

Dış cephe sadeliğinin yanı sıra, iç mekanı oldukça özenilerek ve süslenerek tasarlandığını göreceksiniz.
Yapı restore edildikten sonra 1951-1957 yılında halka açıldı. Ve giriş katı müzenin devamı niteliğinde Alanya Arkeoloji Müzesi olarak değerlendirildi.
Alanya, Kızılkule’ye haftanın her günü 09.00-17.00 arası ziyaret edebilirsiniz. Giriş ücreti; 5 TL, öğrenciler ve müze kartı olan ziyaretçilerine ücretsizdir.
Alanya Gezi Rehberi : Arkeoloji Müzesi
1967 yılında artan etnografik ve arkeolojik kalıntılar sayesinde depolanıp, sergilenebilme ihtiyacından açılmıştır.
Müzenin ilk açıldığı zamanlarda kronolojik olarak kalıntılar bulunamamış, bu sebepten dolayı Ankara Anadolu Medeniyetler Müzesi’nden, eski tunç, Urartu, Frig, Lidyalılardan eserler müzeye taşınıp, sergilenmiştir.

İ.Ö. 625 yılında tarihlenen, Fenike alfabesiyle ile yazılan yazıt, bölgenin en eski eseri olarak müzede sergilenmektedir.
Farklı medeniyetlere dönem dönem ev sahipliği yapmış bu bölge, mermer, mozaik, pişmiş toprak, karamanlıca yazılmış yazıtlar ve daha niceleri müzede sergilenmektedir.
Müzeye giriş ücreti ise 6 TL’dir.

Alanya Gezi Rehberi : Atatürk Evi Müzesi
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün bölgeyi ziyareti sırasında dinlenip, kaldığı evdir. 1987 yılında restore edilip halka açılmıştır.
İlk katta Atatürk’ün kişisel eşyaları, Alanyalılara telgrafla yazdığı mektup ve tarihi belgeler, fotoğraflar bulunur.
İkinci katta ise; tipik bir Alanya evi özelliği gösterir. Geleneksel eşyalar, çevrenin kendine özgü imajını sergiler. Giriş Ücretsizdir.

Alanya Gezi Rehberi : Damlataş Mağarası
Mağara, 1948 yılında liman yapısında kullanılacak taş için yapılan kazıda bulunmuştur. Yerli ve yabancıların Alanya denilince Alanya Kalesi’nden sonra bilinen beldeyi temsil eden bir güzelliktir.
Kışın da yazın da sıcaklık derecesi değişmez, 22 derecedir. Bilindiği gibi astım hastalarına iyi gelen bir yer olarak şifa yeridir aynı zamanda.
Doktor kontrolünde 21 gün boyunca mağarada belirli vakit geçirerek uygulanılan tedavinin hastalara iyi geldiği saptanmıştır.

Mağaradaki sarkıt ve dikitler 15 bin yılda oluşmuştur. Sarkıtlardan, mağaraya hala akmaya devam eden su damlaları mağaraya ismini vermiştir.
Mağaranın giriş ve çıkış kapısı aynı yerdedir. Gözde bir yer olmasından dolayı çok fazla kalabalık oluyor. Çevresinde küçük bir çarşı bulunuyor ve mağaranın önünde ise Damlataş Plajı bulunuyor. Mağaraya giriş ücretsizdir.
Bir dipnot düşelim; kalabalık sebebiyle, şahsi araçlarla gidenler için ise park yeri bulmak zor olabiliyor.
Alanya Gezi Rehberi : Damlataj Plajı ve Kleopatra Plajı
Damlataş Plajı mavi bayraklıdır, Damlataş Mağarası’nın önündeki kıyıdadır.
Yan yana bulunan bu iki plaj da Alanya Kalesi’nin batısında yer almaktadır. Mısır kraliçesi Kleopatra ve Roma İmparatoru Antonius’un burada yüzmüş olmasıyla ünlüdür.
Kleopatra Plajı, Damlataş Plajı’nın devamı niteliğinde yaklaşık uzunluğu 2 km’dir. Deniz gözlükleriyle yüzdüğünüzde balıkları ve denizin berraklığını ve güzelliğini daha iyi görebilirsiniz.
Koylarda küçük taşlar bulunur. Girişi ücretsiz ve halka açıktır ancak şezlong ve şemsiyeleri makul fiyatta ücretlidir.

Dipnot; uzun bir kıyı yüzmesi yapmak isteyenler için Kleopatra plajı seveceğiniz bir yerdir. Kıyı üstünde Fosforlu Mağara’ya da uğrayabilirsiniz.

Portakal-Oba Plajı
Yaklaşık 1 km uzunluğundadır. Çayların döküldüğü yerde serin, tatlı suya girilir. Arkasında Toros Dağları’nın manzarasını sunar. Kumsalı yer yer geniştir.
Ulaş-Emirgan Plajı
Kayalık bir burun yeri üzerinde piknik yeri olarak düzenlenmiştir. Karayolu üzerindedir. Merdivenle inilen koy bir yerdir. Kumsaldır. Günübirlik tekne gezintilerinin de uğrak yeridir.

İncekum Plajı
Yüzmeyi yeni öğrenenler için fazla derinliği olmayan bir plajdır. İnce kum taneli kumsalıyla, kumu vücuda yapışmayan türdendir. Yine Alanya’nın gözde plajlarından biridir.

Diğer Plajlar
Demirtaş plajı, Keykubad plajı, Kargıcak plajı…
Dim Mağarası ve Dim Çayı
ISCA kurallarına göre çağdaş yöntemlerle işletilen ilk ve tek mağaradır. Jeneratörler sayesinde şehir elektriği ile aydınlatılmaktadır.
Yıl boyu sıcaklığı sabit, 18 derecedir. Mağaranın girişinden başlayıp 357 metre yürüdüğünüzde (dik ve biraz sancılı bir yoldur) yolun sonunda masmavi küçük bir su birikintisiyle karşılaşırsınız ‘Dim çayı’, bölgenin en büyük mağarasıdır.
Mağaraya yürürken Dim Vadisi’nin orada küçük bir teras bulunuyor. Manzaraya karşı fotoğraf çekilmek için mükemmel bir yer.
Bir de rivayet midir, bilinmez. Teras alanının ortasında şifalı denilen bitkiler bulunuyor.


Sapadere Kanyonu
Şehir merkezine bir saat uzaklıktadır. Kanyonun etkileyici ve güzelliği yanı sıra, kanyona giden yolda, manzaraları eşsiz bir yolculuk sağlar. Giriş ücretlidir.
Küçük bir cafe, hediyelik eşya dükkanları, piknik alanları ve göletler bulunmaktadır. Göletlerde yüzülebilmektedir.

Cüceler Mağarası
Sapadere Kanyonu yolu üzerinde olan, tabelaları takip ederek bulabileceğiniz bir yerdir.
Mağaranın giriş ücreti 8 TL’dir. Araç park sorunu olmayacaktır. Sarkıtlarının ve dikitlerinin eşsiz olduğu bu mağaraya ulaşmak için ahşap bir yürüyüş alanından gidiyorsunuz.
Mağaranın 15 bin yıllık olduğu biliniyor.
Bu mağaranın bir efsanesi, bir de rivayeti var…
1900 yıllarda ailesinden şiddet gören bir cüce, ailesinden kaçıp buraya saklanır. Cücenin saklandığını gören bir çoban, cücenin ailesini haberdar eder. Aile de gelir ve cüceyi evlerine götürür.
Rivayet ise şöyle, Osmanlı zamanında insanların sahip olduğu küçükbaş hayvanların vergisi çobanlara ağır geliyor olacak ki, Ağnam vergisi denilen vergiyi vermemek için hayvanları bu mağaraya sakladıkları söylenir…
Alanya’daki Antik Kentler
Laertes Antik Kenti
Alanya’nın Toroslar’ın da Dim Vadisi’nin ağzında kurulmuştur. Antik çağda Kilikya adı verilen bölge sınırları içerisinde bulunur.
Bölgeye en yakın köy Gözüküçüklü Köyü. Eski zamanlarda bölgenin korsanların elinde olması sebebiyle, imar faaliyetlerinin yapılamamasından dolayı Helenistik dönemden çok fazla kalıntı yoktur.
Ancak Fenike alfabesiyle yazılan üç taraflı yazıt bulunuyor, buradan da aslında çok eskilere dayandığı anlaşılıyor.
Bu Antik kentten bize kalanlar; agora, sarnıçlar, evler, tiyatrolar, imparator Calaudius, Apollon, Zeus Megistos, Sezar’a ait tapınaklardır.
Kazılar sırasında bulunan askeri bir diploma, geçmişe ışık tutacak niteliktedir ve Alanya Arkeoloji müzesinde sergilenmektedir.

Syedra Antik Kenti
Alanya’nın Seki köyü içerisinde yer alan tarihte ilk imparator Tiberius kendi sikkelerini Syedreon adıyla bastırmasıyla başlar.
Syedra Antik Kentinden çıkarılan mozaikler ve buluntular ne kadar önemli bir liman şehri olduğunun kanıtıdır. Bulunan kalıntılara bakılırsa sportif oyunlar ve yarışmalar konusunda oldukça fazla yazıt bulunmuştur.
Bu da o dönemin spor merkezlerinden biri olduğunun kanıtıdır. Doğal kaynaklardan beslenen ve içi sıvalı su sarnıçlarıyla antik devirden günümüze kalan yapılar arasındadır.

Bu sarnıçlar 8-12 metre arasındadır, bölgenin en uzun sarnıçlarıdır. Bölge içindeki bir kaya oyulmuş, nişin çevresi süslü freskolarla süslü bölümün dinsel alanda kullanıldığı söyleniyor.
Mağara, vaftiz mağarası olarak da geçiyor. Bölgede bulunan yazıtlardan çıkarılan sonuç; bölge halkının korsanlardan rahatsız olmasıyla tanrılarının yardımına muhtaç olduklarına, öğütlerine ihtiyaç olduklarına ve kehanetle ilgili istekleri olduğu anlaşılıyor.
Kentin içinde bir hamam kalıntısı vardır, mozaik yapısıyla süslemelerle yıpranmış da olsa kalan yapı görülmeye değer.
Kentteki çoğu yapıtın tabanı bu şekilde mozaik ile süslemelerden mevcut. Kentteki diğer kalan önemli kalıntılar ise, agoralar, tiyatrolar, tapınaklar, kent surlarıdır.
Bölgenin yolları, maki ağaçları ve kalıntıların bozulması sebebiyle ulaşımı, gezmesi birazcık zor. Zor derken ulaşabilmeniz için uzun bir yürüyüş ve biraz efor harcamanız gerekebilir ama görülmeye değer. Giriş ücretsiz.
Diğer Antik Kentler
- Iotope (Aytap),
- Pisarissos (Esentepe),
- Marassos (Büyükpınar).
- Justinianopolis (Karaburun),
- Augea (Konaklı),
- Naula (Mahmutlar),
- Ptolemaios (Fuğla)

Antik kentlerin girişinde çoğunlukla ücret alınmıyor. Genelde çok fazla nüfus olan yerlerde olmuyor. Yani bakkal vs bulunmuyor. O yüzden yanınıza ihtiyaçlarınızı almanız sizin için iyi olacaktır. Bunu da dipnot olarak düşelim.